Değerli okurum, sosyolojik kirlenmenin başlangıcı yokluk ile başlar, sonra yoksulluk, sonra da yasaklarla devam eder ve toplumda sosyolojik yozlaşma başlar.
Var olmayan, bulunmayan, eksik olan bir şeyi yoksullukla ifade ederiz. Felsefede de önemli bir kavramdır ve varlık ile karşılaştırılarak incelenir.
Cüzdanında para olmamasıdır. Varlık ne ise, yokluk da onun tam tersidir. Bazı kanaat önderlerine göre yokluk, varlığı anlamanın ve bilincin oluşmasının temel koşullarından biridir. Yokluk bazen hiçlik ile eş anlamlı olarak kullanılır. Ancak hiçlik daha soyut ve kapsamlı bir kavramdır. Yokluk hakkında toplum o kadar bilinçlendi ki herkes uzman oldu.
Yokluk üzerine yazılmış çok çeşitli kitap vardır. Yokluğu kolaylaştırmak için felsefe kitapları size daha derinlemesine bir bakış açısı sunabilir. Yokluğun geçireceği sosyolojik yapı yoksulluktur.
Yoksulluk, temel ihtiyaçların karşılanmaması, gelir düzeyinin düşük olması ve yaşam kalitesinin düşmesiyle sosyolojik bir durumdur. Bu durum, bireylerin ve toplumların birçok alanını etkileyen ciddi sorundur. Başlıca nedenleri, gelir eşitsizliği, işsizlik, düşük ücretler, ekonomik krizler gibi nedenler yoksulluğu tetikleyebilir. Her zaman yazıyorum bir daha yazayım. Eğitim düzeyi, sağlık hizmetlerine erişim, ayrımcılık, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi faktörler yoksulluğun derinleşmesini tetikler. Hükümet politikaları, ekonomik düzenlemeler ve sosyal güvenlik sistemleri yoksulluğun azaltılmasında veya artmasında önemli rol oynar.
Yoksulluğun Sonuçları, yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerine erişimde güçlük çekme gibi sorunlar yoksulluk yaşayan bireylerin sağlık durumlarını olumsuz etkiler. Yoksul ailelerin çocukları genellikle eğitimde daha az fırsata sahip olur. Yoksulluk, bireylerin sosyal hayattan dışlanmasına ve toplumsal ilişkilerinin zayıflamasına neden olabilir. Yoksulluk, bireylerde umutsuzluk, öfke ve suç eğilimlerini artırmıştır. Suç demişken, toplumda suç oranı arttıkça yasaklar başlar.
Belirli bir eylem veya durumun yapılmasının yasayla veya kurallarla engellenmesi haline yasak denir. Bu engelleme, bireylerin veya toplumun genel güvenliğini, sağlığını, ahlakını veya düzenini koruma amacıyla getirilir. Devlet tarafından çıkarılan kanunlarla belirlenen ve herkes için geçerli olan yasaklardır. Toplumun genel kabul gören değerleri ve normları tarafından belirlenen, yazılı olmayan ancak herkesin uyması beklenen yasaklardır. Yalan söylemek, başkalarına zarar vermek gibi davranışlar sosyal olarak kabul görmez. Okullar, iş yerleri gibi kurumların kendi iç düzenlemeleri doğrultusunda belirlediği yasaklardır. Dini inançlara göre yapılan ve belirli bir dinin takipçileri için geçerli olan yasaklardır. Yasaklar, toplumda kargaşa çıkabilecek veya başkalarına zarar verebilecek davranışların önlenmesine yardımcı olur. Çocukların korunması, kadın hakları gibi konularda yasaklar getirilir.
Doğal kaynakların korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla yasaklar konulabilir. Sigara içmek, uyuşturucu kullanmak gibi sağlığı tehdit eden davranışlar yasaklanır. Yasaklar, kişisel özgürlükler ile toplumun genel çıkarları arasında bir denge kurmaya çalışır. Bu nedenle, yasakların ne kadar geniş kapsamlı olması gerektiği ve hangi alanlarda yasakların getirilmesi gerektiği konusunda farklı görüşler olabilir. Fakat yasaklar yozlaşmayı da peşinden getirir.
Bir toplum, kurum veya bireyde ahlaki değerlerin, ilkelerin ve standartların bozulması, çürümesi ve düşmesi yozlaşmadır. Genellikle kişisel çıkarların, güç arzusunun veya çıkar çatışmalarının ön plana çıkmasıyla ortaya çıkar. Halkın güvenini sarsan, rüşvet, yolsuzluk, nepotizm gibi davranışların yaygınlaşmasıyla ortaya çıkar. Piyasa ekonomisinde rekabetin bozulması, haksız kazanç elde etme çabaları ve karaborsa gibi durumlar ekonomik yozlaşmaya yol açar. Toplumsal değerlerin zayıflaması, ahlaki çöküş, suç oranlarının artması gibi durumlar sosyal yozlaşmanın göstergeleridir. Geleneksel değerlerin unutulması, yabancı kültürlerin olumsuz etkileri ve kimlik bunalımı gibi durumlar kültürel yozlaşmaya neden olur.
Sonuç olarak, yokluk doğurgan sosyolojik sorundur. Bütün kötülüklerin anasıdır. Yokluk yoksulluğu doğuruyor, yoksulluk yasakları doğuruyor, yasaklarda yozlaşmayı doğuruyor.
Yozlaşma, sadece sosyolojik değil, tüm toplumun ahlaki önemli bir sorundur. Bu sorunun çözümü için her işbirliği ve ortak çabalar gereklidir. Öncelikle kuralı ve yasaları çıkaranlar uymalıdır. Sonra da toplumdan beklenmelidir. Bir deyim; "hocanın dediğini yapacaksın ama gittiği yoldan gitmeyeceksin" dersen o hocaya kimse inanmaz.
Yorumlar